Cezmi Ersöz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cezmi Ersöz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ağustos 2014 Perşembe

Cezmi Ersöz - Aşkta Yarın Yoktur Sevgili


Tüm Paylaşımları Twitter'dan Takip Et

Şiir Sözleri:

   Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  

    Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. 

    Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...  

    Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...  

    Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye... 

    Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...  

    İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...  

    İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...  

    Birazdan sabah olacak...  

    Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...  

    Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...  

    Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...  

    Aşkta yarın yoktur sevgili...  

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Akif Oktay - Şizofren Aşk'a Mektup (Cezmi Ersöz)



          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözleri:

Hadi gir içeri. Ama gözlerindeki o kanayan suçluluk bırak kapıda kalsın. Ona ihtiyacımız yok artık. O hayatın içine bir türlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını, ruhumun tek sığınağı o tarifsiz kokunu kapıda bırak. Tutkunu olduğum neyin varsa hepsini bırak kapıda. Yoksa ne kadar istesem de konuşamam seninle. Konuşamam, yalnızca ağlarım. 

Ne olur gir içeri. Ama girerken tut elinden sevdanın. Yıllar sonra seni yeniden uzağıma düşüren, seni o geri dönüşü olmayan yollara düşüren, yüreğinden aşkımı, dudaklarından adımı, evinden gölgemi silip götüren, o adını kimselere söylemeden ölmek istediğin, o, hiç kimseyi bu kadar sevmedim ki, dediğin sevdanı al yanına ve gir içeri. Utanma benden n'olur. Kalbindeki o sızının halinden en çok aşkınla kavrulmuş yüreğim anlar benim... 

Kapat kapıyı. Kapat, içeri hayat girmesin. İçeri yalanlar girmesin. İhanetler, ihtiraslar, oyunlar, maskeler girmesin içeri. Çünkü burada yalnızca sevdan oturuyor. Hayatın içinde soluk alamayan, kendine kalbinde bir yer bulamayan sevdan oturuyor bu evde. Bak, bu ev benim yüreğim. Ne zaman kalbinden kovulsam, ne zaman hayatın ortasında öyle hazırlıksız, öyle savunmasız, öyle yapayalnız kalakalsam gelip sığındığım bu dört duvar benim yüreğim. Burası aşkımın mabedi. Burası sensizliğimin kalesi. Burası deliliğim... Burası baştan ayağa sensin, sevgilim. 

Sana sevgilim diyorum hala, bağışla beni. Sen artık bir başkasının sevgilisisin. Yalnızca bu cümleyi kurmamak için bile ölmek isterdim. Seni sonsuza dek kaybettiğim bu günleri hiç yaşamadan ölmek isterdim. 

Evimin, şu talan olmuş yüreğimin dağınıklığını bağışla. Sensizliğe benimle beraber ağladı bu duvarlar. Rutubetleri ondan, aldırma. Otur şöyle, bir sigara yak. Konuşalım. Sözcüklerle değil, sevdamızla konuşalım. Anlatalım herşeyi. Sonra söz bitsin. Ölüme kadar yalnızca susalım.

Hiç pişman olmadım seni sevmekten. Sana hiç kırılmadım. Hep anladım seni. Sevdim seni sevgili, sevdim... 

Anlat bana ne olur... Kaybedecek birşeyimiz yok artık. Birazdan şu kapıdan çıkıp gideceksin. Aramıza hayat girecek... Aramıza başka bir sevdayla anlamlanan sayısız anlar, sayısız mekanlar, geri dönüşü olmayan anılar, sözler ve koca bir yaşam girecek. Gittiğin o sonsuzluk yolculuğundan seni bir daha geri çağırmayacağım. Duvarları gözyaşlarımla rutubetlenen bu dört duvar yüreğimde geçireceğim karanlık gecelerde bana o mucizeyi yeniden göndermesi için Tanrı'ya yeniden yalvarmayacağım. 

Şimdi git artık sevgilim. Sana sevgilim diyorum hala, bağışla beni. Sen artık bir başkasının sevgilisisin. Yalnızca bu cümleyi kurmamak için bile ölmek isterdim. Seni sonsuza dek kaybettiğim bu günleri hiç yaşamadan ölmek isterdim. Adım dudaklarında yok olmadan, tenim teninde henüz solmadan, daha böylesi yabancın olmadan... Gözlerindeki o çocuksu suçluluğu giderken denize at. Ona ihtiyacın yok artık. Affet kendini... Beni de affet... Affet bu yaralı sevdamı... O hayatın içine bir türlü sığamayan ve telaşından durmadan sigaraya sarılan yorgun ellerini, nereye baksan hep karşında duran o kırgın çocukluğunu, uzak denizlerin sisli buğusuyla her daim ıslak dudaklarını, ruhumun tek sığınağı o tarifsiz kokunu yanına al giderken... Tutkunu olduğum neyin varsa hepsini alıp git... Şizofren aşkının son mektubu bu sana... Şimdi söz bitti artık.  

                      Twitter'dan Takip Et

                     Facebook'tan Takip Et

               Anasayfaya Dön/Homepage

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Akif Oktay - Bana Beni Anlat (Cezmi Ersöz)





          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözleri:

Tam kapıdan çıkacakken durdum bir an. Yaşadığımız onca şey kalbimden geçti. Kalbimden sen geçtin. Kalbime saplanıp çıkan bir kurşun gibi… İçim dondu bir an. Sonra açtım gözlerimi ve yoluma devam ettim. Her gün binlercesini yaşadığım böylesi anlardan biriydi sadece.. Zamanın dışına çıkıp sonra yeniden hayat girdiğim.. Önce hücrelerime dağılıp sonra yeniden aynı bedende buluştuğum o krizlerden biriydi. Ölüp yeniden dirilmek gibiydi.

Küçük detaylar… Anlar uçup giden.. Hangi defterimi açsam sana yazdığım bir cümle bir şiir var.. Hayatım seninle mi geçti? Ben senin için mi doğdum? Bir başka adama aşıkken seni nasıl sevebilirim? Gerçek aşk bu mu?

Oysa nasıl da yabancıyız birbirimizin acılarına, nasıl da umutsuzuz birbirimize.. Seni anlayabilseydim.. Seni basit kıskançlıklardan arınıp sevebilseydim. Zaman daralıyor … Yaşlanıyorsun. Yaşlanıyorum geçen zaman hayatımızdan çalıyor. Nasıl da buluşur yollar… Sonra ansızın bir sapağa döner birisi… Diğeri bırakıldığı yerde bir ömür boyu donakalır arkasından…! Bana hayatı anlat…. Bana aşkı anlat! Bütün ezberim bozuldu.

Kapılarında kalırdım… O kapıdan içeri hiç girmedim mi ben? Hala orada bekliyor muyum?

Biliyorum bir başkasıyla birleştirdin hayatını, neden şaşırıyorum detaylara, anılarınız çoğalıyor, yolculuklar, kırgınlıklar, yeniden kavuşmalar, sevişmeler
bu kadar uzağımdayken mi yakınsın bana, bu kadar uzağındayken mi içindeyim.

Sevgi başka bir şey mi ne olur anlat bana? Nolur, anlat, bana!...

Neyim var ki sığınacak? Başka savunmam yok.” Beni arama görüşmeyelim” demekten başka… Terk edilmiş birinin, beni arama demesinden daha zavallıca ne olabilir ki…


Bana hayatı anlat! Çöz beni! Bütün acılarımı silip beni baştan yarat! Sonra nereye gidersen git! Beni parçalarıma böldün. Beni hücrelerime dağıttın. Şimdi biçim ver ki nefes alabileyim yeniden! Bana bir kılıf yarat, yeniden! Yaralarımla çok çirkinim. Kırıcıyım. Çirkinim….

Nasılda acımasız şu zaman, son sürat bir delilikte sürükleniyor hayat, o kapının önünde öylece donmuş bakıyorum yıllardır..

Neye yarar sözcükler kalpleri kırmaktan başka …. Beni sevdiğini söylemen, neye yarar! Neye yarar beni bir daha arasan ya da hiç aramasan… Neye yarar acı çeksen… Acı çeksem…?

Kaybettik birbirimizi… Kirlendik hayat gibi.


Bana beni anlat… Bana hayatı anlat…! inançlarımı geri ver bana, yıllar önce seni kusursuzca sevebilen o gencecik adamın heyecanını, hayata bağlılığını, aşka inancını geri ver, bana beni geri ver artık! Bana seni ver!


Ne olur aç artık o kapıyı!


Gece, soğuk… İstanbul, damla damla yağıyor aşkımızın üzerine… Bu ev, senin soluğun olmadan ısınmıyor… Kim bilir, nerdesin? Hangi gözlerin içinde kaybettin kanayan yüreğimi?

“Bir kente, aşkın için gelmek ne güzel ama aşkın için bir kenti terk etme!” demişti birisi… İstanbul bunu haketmiyor, sen haketmiyorsun demişti... Oysa, bilinmezliğin yolculuğuna biletimi çoktan kestirdim ben… Gidiyorum… Kaçıyorum… Yorgunum…..


Cezmi Ersöz

                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage