Şiir Sözleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şiir Sözleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Eylül 2013 Salı

Hakan Gerçek - İki Kalp (Cemal Süreya)


          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözü:

İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.

Merdivenlerin oraya koşuyorum,
Beklemek gövde gösterisi zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage

2 Eylül 2013 Pazartesi

Ahmet Telli - Belki Yine Gelirim




          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözü:

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü
Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
Bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse
Ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de
Yırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlaka
Hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler.

Oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent
Ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü

Gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini
Bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki
Onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan
Kadınları güzelleştiren herhalde onlardı
"Tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi
Tükürsek cinayet sayılıyor artık
Ama nerede kaldılar, özledim gülüşlerini onların

Uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara
Tek yaprak bile kıpırdamıyor nedense
Ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar
Alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor
Kanımın pıhtılarında güllerin serinliği
Ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki
Dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

Yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum
Okuduğum bütün kitaplar paramparça
Çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma
Bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent
Bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum
Sarmaşık aydınlar, arabesk hüzünler
Bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma

Sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor
Ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere
Kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak
Hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık
Biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri
Ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu
Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

İçimde zaptedilmez bir kırma isteği
Dizginlerini koparan bir at sanki bu
Soluk soluğa kalıyorum her sonbahar
Ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa
Bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum
Bütün gençliğim böylece geçip gitti işte
Ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim

Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa
Bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez
Şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı
Geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye
Devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür
Sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak
Ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük

Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
Bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa
Bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
Oysa ne kadar sakin sokaklar, bu kent ve bütün yeryüzü
İpince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
Sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün...

                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage

1 Eylül 2013 Pazar

Yılmaz Erdoğan - Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak






          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözü:

Her şey yapılabilir
Bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin uçurtma mesela
Altına konabilir
Bir ayağı ötekilerden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine
Bir beyaz kağıda
Her şey yazılabilir
Senin dışında
Güzelliğine benzetme bulmak zor
Sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
Her şeyden
Bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
Belki tabiattadır çaresi
Senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
Ve benim
Bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
Anlarım bitkiden filan ama anlatamam
Toprağın güneşle konuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

Sen bana ışık ver yeter
Bende filiz çok
Köklerim içimde gizlidir
Gelen, giden, açan, soran, bere, budak yok

Bir şiir istersin
"İçinde benzetmeler olan" kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel bir şey yok.
Uzun bir yoldan gelen
Tedariksiz katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Her seyı anlattım
Olan olmayan acıtan sancıtan
Bilsem ki sana varmak içindi
Bütün mola sancıları
Bütün stabilize arkadaşlıklar
Daha hızlı koşardım
Sever adım gelirdim
Gözlerinin mercan maviliğine
Sana bakmak
Suya bakmaktır
Sana bakmak
Bir mucizeyi anlamaktır
Sana sola bakmadan yürüdüğüm
yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem
Yalnız kelepçeler sanıktır
Ne yazsam olmuyor
Çünkü bilenler hatırlar
Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
Bahçıvanlar değil tüccarlardır
Sen öyle göz
Sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen teninde cennet kayganlığı iken
Sana şiir yazmak ahmaklıktır

Bir tek söz kalır
Dişlerimin arasından
Ben sana gülüm derim
Gülün ömrü uzamaya başlar
Verdiğim bütün sözler
Sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim
Gül sana benzediği için ölümsüz
Yazdığım bütün şiirler
Sana başlayan bir kitap için önsöz
Sana bakmak
Bir beyaz kağıda bakmaktır
Her şey olmaya hazır
Sana bakmak
Suya bakmaktır
Gördüğün suretten utanmak
Sana bakmak
Bütün rastlantıları reddedip
Bir mucizeyi anlamaktır
Sana bakmak
Allah'a inanmaktır...

                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Can Yücel - Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim



          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözü:

Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.

Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,
Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

                      Twitter'dan Takip Et

                     Facebook'tan Takip Et

               Anasayfaya Dön/Homepage

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Akif Oktay - Bana Beni Anlat (Cezmi Ersöz)





          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözleri:

Tam kapıdan çıkacakken durdum bir an. Yaşadığımız onca şey kalbimden geçti. Kalbimden sen geçtin. Kalbime saplanıp çıkan bir kurşun gibi… İçim dondu bir an. Sonra açtım gözlerimi ve yoluma devam ettim. Her gün binlercesini yaşadığım böylesi anlardan biriydi sadece.. Zamanın dışına çıkıp sonra yeniden hayat girdiğim.. Önce hücrelerime dağılıp sonra yeniden aynı bedende buluştuğum o krizlerden biriydi. Ölüp yeniden dirilmek gibiydi.

Küçük detaylar… Anlar uçup giden.. Hangi defterimi açsam sana yazdığım bir cümle bir şiir var.. Hayatım seninle mi geçti? Ben senin için mi doğdum? Bir başka adama aşıkken seni nasıl sevebilirim? Gerçek aşk bu mu?

Oysa nasıl da yabancıyız birbirimizin acılarına, nasıl da umutsuzuz birbirimize.. Seni anlayabilseydim.. Seni basit kıskançlıklardan arınıp sevebilseydim. Zaman daralıyor … Yaşlanıyorsun. Yaşlanıyorum geçen zaman hayatımızdan çalıyor. Nasıl da buluşur yollar… Sonra ansızın bir sapağa döner birisi… Diğeri bırakıldığı yerde bir ömür boyu donakalır arkasından…! Bana hayatı anlat…. Bana aşkı anlat! Bütün ezberim bozuldu.

Kapılarında kalırdım… O kapıdan içeri hiç girmedim mi ben? Hala orada bekliyor muyum?

Biliyorum bir başkasıyla birleştirdin hayatını, neden şaşırıyorum detaylara, anılarınız çoğalıyor, yolculuklar, kırgınlıklar, yeniden kavuşmalar, sevişmeler
bu kadar uzağımdayken mi yakınsın bana, bu kadar uzağındayken mi içindeyim.

Sevgi başka bir şey mi ne olur anlat bana? Nolur, anlat, bana!...

Neyim var ki sığınacak? Başka savunmam yok.” Beni arama görüşmeyelim” demekten başka… Terk edilmiş birinin, beni arama demesinden daha zavallıca ne olabilir ki…


Bana hayatı anlat! Çöz beni! Bütün acılarımı silip beni baştan yarat! Sonra nereye gidersen git! Beni parçalarıma böldün. Beni hücrelerime dağıttın. Şimdi biçim ver ki nefes alabileyim yeniden! Bana bir kılıf yarat, yeniden! Yaralarımla çok çirkinim. Kırıcıyım. Çirkinim….

Nasılda acımasız şu zaman, son sürat bir delilikte sürükleniyor hayat, o kapının önünde öylece donmuş bakıyorum yıllardır..

Neye yarar sözcükler kalpleri kırmaktan başka …. Beni sevdiğini söylemen, neye yarar! Neye yarar beni bir daha arasan ya da hiç aramasan… Neye yarar acı çeksen… Acı çeksem…?

Kaybettik birbirimizi… Kirlendik hayat gibi.


Bana beni anlat… Bana hayatı anlat…! inançlarımı geri ver bana, yıllar önce seni kusursuzca sevebilen o gencecik adamın heyecanını, hayata bağlılığını, aşka inancını geri ver, bana beni geri ver artık! Bana seni ver!


Ne olur aç artık o kapıyı!


Gece, soğuk… İstanbul, damla damla yağıyor aşkımızın üzerine… Bu ev, senin soluğun olmadan ısınmıyor… Kim bilir, nerdesin? Hangi gözlerin içinde kaybettin kanayan yüreğimi?

“Bir kente, aşkın için gelmek ne güzel ama aşkın için bir kenti terk etme!” demişti birisi… İstanbul bunu haketmiyor, sen haketmiyorsun demişti... Oysa, bilinmezliğin yolculuğuna biletimi çoktan kestirdim ben… Gidiyorum… Kaçıyorum… Yorgunum…..


Cezmi Ersöz

                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage

21 Temmuz 2013 Pazar

Hakan Gerçek - Üvercinka (Cemal Süreya)




          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözü:

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
                                      Afrika dahil

Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
                                       Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o
Onunla daha bir değere biniyor soluk almak
Sabahları acıktığı için haklı
Gününü kazanıp kurtardı diye güzel
Birçok çiçek adları gibi güzel
En tanınmış kırmızılarla açan
Bütün kara parçalarında
                                     Afrika dahil

Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna  diziyorlar
Bütün kara parçalarında
                                        Afrika dahil

Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
                                      Afrika hariç değil

Cemal Süreya


                           Anasayfaya Dön/Homepage

14 Temmuz 2013 Pazar

Şükrü Erbaş - Senin Korkuların Benim İnceliğim


          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et 

Şiir Sözleri:

Ayrılık ne biliyor musun? 
Ne araya yolların girmesi, 
Ne kapanan kapılar, 
Ne yıldız kayması gecede, ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi, 
Ne de turna katarı gökte. 

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! 

İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, 
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. 
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken, 
Duvarlara dalıp dalıp gitmesi. 
Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. 
Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek
Birden bire büyümesi gülüşü artık yaprak kımıldatmayan bir çocuğun
İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin. 
Parmaklarını sözüne pınar edememek
Uzaklarda bir adamın üşümesi bir kadın dağlara daldıkça
Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
Ayrılık, yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
Yalnızca gölge vermesi ağaçların
İyiliğin küfre dönmesi ayrılık
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya. 
Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
İki adımdan birisi insanın, 
Sevincin kundakçısı, hüznün arması
Süreğen korkusu inceliğin
Ayrılık o küçük ölüm! 
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan. 

Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını, 
Bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu. 
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını. 
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında.... 

Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı. 
Ben bulutları gösterirken, 
“bulmacanın beş harfli yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış, 
“Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı” 
Türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş, 
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip, 
“bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ” 
Dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan. 

Ne mi yapacağım bundan sonra? 

Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce. 
Şiir okumayacağım bir süre, 
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim. 
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim. 
Yeni bir yanlışlık yapmamak için telefonlara çıkmayacağım
Arda kuş resimli aynalar arayacağım mahalle pazarlarında gençliğimi anımsamak için
Emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak sonumu görmeye çalışacağım
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce solsun diye. 
İçinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan tüm resimleri duvarlardan indireceğim 
Mican türküsünü asacağım yerlerine
Falcı kadınlara inanmayacağım artık. 
Trafik polislerine adres sormayacağım, 
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye
Fesleğenden başka bir çiçek koymayacağım penceremin önüne
Büyük kentlerin varoşlarında çırpınan üç milyon yurtsuza evimi açacağım
Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa bıraktığı acının yanına resmini asacağım
Şaşırma, yetimi korumak için yeni aşklar bulacağım kendime

Ne yapacağımı sanıyorsun ki? 

Tenin tenime bu kadar sinmişken, 
Ömrüm azala azala önümden akarken önümde, 
Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken.. 
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, 

bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.

Şükrü Erbaş

                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Öyle Bir Giderim Ki - Sunay Akın


          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözü:

Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.
Ama evet! Yeri gelir susarım.
Canımı çok yakan şeyler olur ama..
Yine de susarım, tükenirim.
Buna izin de veririm aslında..
Salaklığımdan mı? Hayır!
Ben kimseye ”git” de demem, diyemem.
O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır.
Ona o kadar şeye rağmen,o kadar değer veririm ki,
her gün yaptıklarına utansın diye…

Ama bir gün öyle bir giderim ki;
Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!


Sunay Akın


                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage

Okan Bayülgen - Ben Yine Salağı Oynayacağım


          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şarkı Sözü: 

Duracağım burada
Gidişini seyredeceğim
Kıpırtısız, sakin gibi görüneceğim
Kavgasız olacak, fırtınasız olacak
Saçma sapan olacak
Organlarım birbirine vuracak
Arkandan sessiz bakacağım
Ben yine salağı oynayacağım...


                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage

12 Temmuz 2013 Cuma

Etme - Yılmaz Erdoğan (Mevlânâ Celâleddîn-î Belhî Rûmî)




Live/Canlı:

          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözü:

Duydum ki
Bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar,
Başka bir dosttan meyil ediyorsun, etme.
Ey ay felek harap olmuş,
Ziyan olmuş senin için
Bizi öyle harap öyle ziyan ediyorsun, etme.
Ey makamı var ile yokun üstünde olan senVarlık sahasını terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur
Gamdan sen ayında evini de yıkmayı kastediyorsun, etme.
Şekerliğin içinde zehir olsa dokunmaz bize
Sen zehri şeker, şekeri zehrediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözün
Güzelliğinin hırsızı ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım
Söz söyleyecek an değil,
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.


Mevlânâ Celâleddîn-î Belhî Rûmî


                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Sevmek Neymiş Bir Gün Anlarsın - Selçuk Yöntem (Ümit Yaşar Oğuzcan)




          Tüm Paylaşımları Twitter'dan ve Facebook'tan Takip Et

Şiir Sözü:

Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu igrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın

Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden

SENİ SEVDİĞİMİ BİRGÜN ANLARSIN


Ümit Yaşar Oğuzcan

                                 Twitter'dan Takip Et

                                Facebook'tan Takip Et

                           Anasayfaya Dön/Homepage